11 Mart 2014 Salı

Berkin'e....

                    8-9 yaşındayım , annem elime tutuşturmuş parayı, hadi iki ekmek al gel diyor, ama yolda köşesini koparıp yeme diye de tembih etmiş. Heyecanla çıktım evden.Heyecanın nedeni belli, bulursak birilerini ya top oynayacağız ,ya karşı bahçeden koruk çalacağız ya koşturacağız sadece koşmaktan zevk aldığımız için ya da yeni arkadaş edineceğiz. Ama o günü hatırlamamın nedeni arkadaş bulma heyecanı değil tabi .Farklıydı çünkü o gün,her günkü ekmek alma seanslarından değildi.
                     Bizim eski mahallede iki bakkal vardır;Mustafa bakkal ile Şahin bakkal.Normalde yakın olduğu için Mustafa'yı seçerdi çocuk ayaklarım,lakin hangi ilginç hayallerle dolduysa kafam o akşam, farkında olmadan Şahin bakkalla doğru yola koyulmuşum .Yolu yarıladığımda fark etmiştim uzak bakkala gittiğimi. Çoçuk hayalleri işte her yere sürekler insanı. Aldım sonra ekmeği koyuldum dönüş yoluna .Tam önümde benden hafifçene büyük esmer bir kız vardı. Hızlı adımlarla yaklaştığımda gördüm ki onun da elinde ekmek varmış .Serde var o zamanlar çapkınlık tabi hemen yanaştım kıza. Hava atma şeklimiz de ekmeğin köşesinden koparıp yemek.Öyle büyük bir olay ki bu , anneye isyanı somutlaştırıp 'bak ben böylede güçlüyüm' demek kıza.Heyecanla kızın diyeceklerini bekliyorum. Kız döndü bana elindeki ekmeği direk ağzına götürüp ısırdı. Sözde annesinden korkmadığını gösterecek bendeniz neye uğradığını şaşırdı tabi.Ama başlamıştı bir kere iletişim tepkiye etki almıştık, cevap vermemek olmazdı.
                       Kendimden çok emin bir şekilde bana vereceği cevap kesin yoktur diyerek ölümcül soruyu sorupi hem kendimi ondan üstün gösterecektim, hem de kızın kalbini kazanacaktım.Ne de olsa çocuklarda aşklar önce sataşmayla başlar.Dedim 'Annen kızar ekmek öyle direk ağızla yenmez ,benim gibi kopar, böyle başkaları o ekmeği yiyemez çünkü sen ısırdın!'. 8-9 yaşı işte bazı şeyleri düşündüğünde  "daha iyisini bulamazlar yav" dediğimiz zamanlar.Yanılmayı öğrendiğimiz zamanlar.Gülümsedi bana ' Eve gidince ısırdığım yerin altından koparıp anneme öyle veriyorum ekmeği.' dedi. Sonra döndü,gitti. Ben kaldım öyle ,neye şaşıracağımı bilemedim,rahat tavırlarına mı, yoksa beni dumur eden matematik zekasına mı? Bir ekmek alma macerasında yaşandı bitti tüm aşk. Unutulmaz bir anı efsane dersler verdi küçücük akla.O günden sonra daha da bir heyecanla koştum ben her ekmek almaya .
                       Bundan bir sene önce sorsanız artık çocuklar heyecanla değil oflayıp puflayarak gidiyorlar ekmeğe derdim, ezerdim bir alt kuşağımı.Berkin yedirdi bu düşünceleri bana , heyecanla gidiyormuş gerçekten şimdiki çocuklar da , annelerinin ayaklarına kıyamayıp ,belki de bir arkadaş bulma umuduyla gidiyorlarmış ekmek almaya. Hala bir ekmek alma mesafesinde aşık olabiliyormuş çocuklar. Sevgi hala varmış ,belki birini bulurum da top oynarım, olmadı eve salçalı ekmek yemeğe çağırırım diyormuş çocuklar.
                      Boşuna 'Umudun Çocuğu' değilmiş Berkin. Belki de benim gibi nicelerinin çocukluğunun umuduymuş Berkin çocuk.Şimdi sen yoksun ya , Türkiye çocukluğuna dokunanı kaybetti ya , bir kısmımız çok öfkeli Berkin, bir kısmımız şokta. Ben şokta olanlardanım sanırım .Ama ne var biliyor musun Berkin ,ismin gibi bıraktın umudunu bize ,belki benim çocuklarım da artık ekmek alırken aşık olabilir diyorum sayende.
                 Yine de sorsalar bugün ne derim biliyor musun? Ben çocuklardan umudumu kaybetseydim de , sen yine de aldığın ekmeği o akşam sofraya götürebilseydin. Ben umutsuz yaşasaydım da sen bakışlarınla etrafına umudu bizzat saçsaydın.
                 Dünyanın en güzel oyununu yapsam da sen artık oynamayacaksın ya, ne önemi var hayatın şimdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder